iktisadiEKO Logo

EMLAK BALONU VAR MI?

emlak-balonu-ana

Balon Nedir?


Balon, içerisinin havayla dolmaya başlamasıyla şişmeye başlar. Şişirilen balon sınırlarının bittiği büyüklüğe ulaşınca patlar. Buradan yola çıkarak ekonomideki bazı sorunların tam da buna uygun olarak gerçekleştiğinden dolayı balon kelimesi ekonomi sözlüğüne girmiştir. Balonun şişmeye başlamasıyla birlikte fiyatlar gerçeği yansıtmayan değerlerle büyümeye başlar, biz buna sanal değer diyoruz. Balondaki büyüme medyanın ve halkın ilgisi başlayınca fiyatlar birkaç adım daha yükselir. Eğer belli bir seviyeden sonra medya ve halkın ilgisi daha da artmaya devam ederse balon oluşmaya başlamıştır. Balon büyümeyi sürdürürken sonunda patlamaya yakın bir kez daha şişirilmeyi bekler. Patlamadan önce son şanstır. Bu aşamada “Çıksam mı? Çıkmasam mı?” sorularını sorarak karar vermeye çalışırız. Burada daha çok kazanma hırsı devreye girer balondan çıkmamıza engel olur. Sonunda balon patlar, arkasından hasarı tespit etmeye gelir.


emlak-balonu-grafik


2011 yılında konut fiyatları ve satışların 2012’ye kadar yatay seyrettiği faizlerinse bir miktar yükseldiği görülmektedir. 2013 yılında faizlerin belirgin bir biçimde düşmesiyle konut satışları ciddi bir sıçrama yapmış fiyatlarda balon oluşmasına imkân veren zemin bu yıl itibariyle başlamıştır. Sonraki yıllarda faizlerin hemen hemen konut satışlarına etki etmeyecek biçimde az da olsa arttığıdır. 2015 yılında konut fiyatları zirve yapmış ve faiz bu yıldan sonra fiyatları aşağı doğru çekmeyi sürdürmüş. Şayet emlak sektöründe bir balondan bahsedilecekse 2015 yılı buna uygun olur. 2016 yılına döndüğümüzde KGF ile birlikte kampanyalarında etkisiyle konut satışları, faizlerin yükselmesine rağmen artmaya devam etmiş. İnşaat sektörü açısından 2017 yılı kırılma noktası olmuştur. Sebebiyse faiz ile fiyat farkının en fazla açıldığı sene olmasıdır. Son yıl olan 2018 yılındaysa Ağustos’ta yüzde 12 oranında konut satışları düşmüş bu gidişle, yılsonunu 2013’e aşağı yukarı benzer kapatacaktır.


Balon Fiyatta Değil! Üretimde yani Arzda


emlak-balonu-tablo


Tablodan balonun arz (üretim) tarafında olduğu görülmektedir. Çünkü 2014 yılında fiyatlar artarken buradaki fiyatların arttığını görenler inşaat sektörüne hızlı giriş yapmışlar. Bu giriş 2017 yılına kadar devam etmektedir. Toplam satılmayan yeni konutta iki milyonun üzerinde konut üretilmiş ve satılan yeni konut sayısı her sene ortalama beş yüz bin civarındadır. İki milyonun üzerinde konutu beş yüz bine böldüğümüzde dört sene çıkıyor. Bunun anlamı şudur; inşaat sektöründe hiç konut yapılmazsa bu konutlar, ülkeye dört sene yeter. Asıl soru konut stoku nasıl eritilip inşaat firmaları tekrar eski günlerine dönecektir. Bu sorunu çözmek için emlak sektörü kampanyalara yönelmeye başladı. Bu kampanyalar geçicidir. Zira grafik ve tablodan da izlendiği gibi kredi faizleri yükselmeye devam edince konut satışları da azalmaya başladı. Buradaki gidişatı tersine çevirmek için enflasyonla mücadele etmemiz gerekir.


Sonuç olarak grafik ve tablodan balon olup olmadığını araştırdık. Eğer emlak balonu söz konusuysa 2015’te olması gerekirdi. 2015 yılında fiyatların şişmesinin ardından faizlerde yükselmiş aynı anda köpük de kaybolmuş. Diğer verileri incelediğimizde arz fiyatlarında balon ortaya çıkmıştır. Bu yüzden hiç konut üretilmezse dört sene yetecek kadar konut stoku var. Bu da Türkiye genelinde arz balonu olduğunu gösteriyor. Şayet oturmuş olduğunuz yerde emlak balonundan şüpheleniyorsanız; “Emlak Balonu” yazıma bakılması gerekir. Burada fiyat/kira oranının hesaplanmasından bahsetmekteyim yazıda yazılanları uygularsanız ilçe ve semtinizde balon olup olmadığı muhakkak çıkar.


Bizden Bir Söz: Bilen bilir, bilmeyen aslı var sanır.

EMLAK BALONU VAR MI?
iktisadiEKO Logo

PONZİ OYUNU VE FAİZSİZ PONZİ

Ponzi


İtalyan Charles Ponzi tarafından 1917 ile 1920 arasında zengin olmak amacıyla posta pulunun ülkeler arası, fiyat farklılıkları kullanılarak yani arbitraja dayalı ilk Ponzi Oyununu Amerika ‘da başlattı. Ponzi sistemi bir para çevirme yöntemiydi. Bunu Ponzi sistemli bir şekilde yapıyor ve müşterilerine yüksek kazanç veriyordu. Yüksek kâr verdiğinden dolayı bir anda binlerce kişiye ve milyonlarca dolara ulaştı. 1920’de gazetede Ponzi’nin posta pulları hakkında olumsuz görüş veren makale yayınlandı. Sonrasında mahkemeye çıktı ve tutuklandı. Ponzi, arkasında insanlığın hayrına olmayan sistemi dolandırıcılara hediye etmiş oldu.


Türkiye, Ponzi’yi 1980’lerde Banker Krizi ile tanımaya başladı. 24 Ocak 1980 Kararlarının ardından bankalara getirilen kısıtlamanın sonucunda Kastelli adıyla anılacak Banker Skandalı’nın başlamasına sebep olacaktı. Bankerler, müşterilerine bankalardan daha yüksek getiri sağlıyordu. Bu durumu gören ülkenin büyük sermaye sahipleri de bankerlik yapmaya başlıyordu. Bu paraların verilemeyeceği uyarısında bulunanlar ülkenin ekonomisini kötülemekle suçlanıyordu. Bu arada ilk başlarda devlet sadece izlemekle yetinecekti, durumun bir krize doğru gittiğini gören hükümet önlem almaya başlayınca bankerler batmaya başladı. Sürecin sonunda vatandaş mağdur oldu ve ülke tarihine adını yazdıracak Kastelli yani Banker Krizi’nin sonu gelmişti. Sonradan anlaşıldı ki Bankerler Ponzi Oyununu kullanıyorlardı. En sondakinin parasını birinciye, onun önündekini ikinciye, üçüncüye… bu şekilde gidiyordu. Taaa ki yeni kişiler oyuna girene kadar.


Günümüzde Ponzi’nin yeni mağdurları Çiftlik Bank oldu. Çiftlik Bank, Ponzi Oyununun günümüze uyarlanmış haliydi. İnternet üzerinden oynanan çiftlik oyunuydu. Oyunda sanal ortamdaki çiftlikten satın alınan ve beslenen hayvanlar için para yatırılıyordu. Ülkenin değişik yerlerinde bayilikleri ve çiftlikleri de vardı. İnternetten alınan hayvanlar bu çiftliklerde tutuluyordu. Çiftliklerde yeteri kadar olmayan hayvanı var, göstererek insanları yanıltıyorlardı. Buna ön ayak olan bürokratlar, valiler, kaymakamlar, ünlüler açılışlarda gövde gösterisi yapıyordu. Bunun yanında televizyon ve sosyal medya reklamlarını görenler bu güvenilir firmadır diye düşündüler sonunda yanıldılar. Bu tip yapıların olmazsa olmazı güvendir. Güveni sağladıktan sonra gerisi de gelmiş. Sonu ise bilindik şikâyet ediliyor, bunun üzerine kamu kurumları soruşturma başlatıyor. Tabii ki dolandırıcılar durur mu? Yurtdışına kaçıyor. Olan yine parasını kaptıranlara oluyor.


Çiftlik Bank benzeri bir yapının bu sefer konut üzerinden dini duyguları istismar ederek gelmekte olduğunu öğrendim. Bu konuda üstüme düşen görevi yapıp sistemi grafik yardımıyla birlikte açıklayacağım. Bu sistemde yer alanlar faizsiz sistemde konut alıyorum, kalbim rahat ve huzurlu bir şekilde uyuyorum düşüncesindeler. Ama geçmiştekilerin yanıldıkları gibi yanılıyorlar. Şimdi diyeceksiniz ki ne var bunda faizsiz sistem kurmuş çalışıyor. İyi hoş da güzel kardeşim bu daha da kötü hani bir söz var ya bizde: “Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak” Bu tam da ona uyuyor. Buradaki sistemin içeriği faizsiz bu doğru ama sizi yanıltmasın Ponzi Oyununun faizsiz hali yani Faizsiz Ponzi’dir. Amaç Müslümanları faizsiz sistem altında tuzağa çekerek dolandırmak. Çünkü sistemin özü yine aynı, bu bir pazarlama yöntemidir. Burada da diğer dolandırıcılıklarda olduğu gibi güveni kazanmak için toplumun güvenilen kişileri; siyasiler, ünlülerle fotoğraflar çekilmiş ve reklamlara yer verilmiş daha sonra alım işlemleri noter aracılığıyla yapılınca güven iyice pekiştirilmeye çalışılmış. Ayrıca bu yapılara hem ülkeden hem de yurtdışından ödüller verilmiş. Bu yapı genel olarak Müslüman kesime hitap ettiği için Ramazan ayında Müslümanlara hitap eden popüler programlara kadar reklam verilerek işler sıkı tutulmuş. Günün sonunda bu da diğerleri gibi tarihte ki yerini alacaktır.


Tesbit Ettiklerim: Bir Evim, Evim Evim, FuzulEv… vb. gibi bunlardan birisine ait sistemi sunacağım;


NASIL ÇALIŞIYOR


Pazarlama İsmi: Sıra Tespitli Tasarruf Yöntemi


İlk önce 100 Kişilik Grup Oluşturuluyor.


Bu 100 Kişilik Grubun Hesabı: 1 Daire=100 Bin TL ise 100 Daire=10 Milyon TL eder. Bu duruma göre;


Piramit


Bilinen İsimleri: Ponzi Oyunu, Saadet Zinciri, Piramit Zinciri


Bizden Bir Söz: Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak.

PONZİ OYUNU VE FAİZSİZ PONZİ
iktisadiEKO Logo

SEBZE FİYATLARI NEDEN YÜKSELİYOR?

sebze


Sebze fiyatlarının yaza girerken düşmesi, kışa girerken yükselmesi gerekir. Normal olması gereken durum budur. Fakat bu sene, geçmiş yıllarda olduğu gibi bazı meyve, sebze fiyatlarında olağanüstü fiyatları gördük ve bize normal gelmeye başladı. Çünkü tarımda yıllardır, birikmiş sorunların fiyatlara yansımasıdır. Bu fiyatların gerçek fiyat artışları mı? Yoksa suni fiyat artışları mı? Olup olmadığını inceleyeceğiz, arkasında ne gibi sudan bahanelerin yattığına yakından bakmaya çalışacağız. Bu araştırmamızı yapmak için; üretim tahmini yani arzı, nihai tüketici fiyatlarını ve sonunda pazarcıların söylediği ihracatın fiyatları artırıp artırmadığına bakacağız.


Üretim Yeterli Mi?


tablo1


tablo2


İlk tablodan TÜİK’in açıkladığı üretim tahmininde üretimin yeterli olmadığı açık bir şekilde görülmektedir. İkinci tabloda yer alan sebzelerin fiyatlarının nisan ayından itibaren düşmesi gerekir. Ama tablonun “artan” tarafında fiyat yükselişlerinin istikrarlı bir şekilde yükseldiğini görüyoruz. Fakat “azalan” yani sağ taraftaysa fiyatların “artan” tarafın tam tersine düştüğünü görüyoruz. Tekrar ilk tablodaki TÜİK’in tahminlerine geri dönelim, tahminlerin tuttuğunu varsayalım. Fasulye, biber, domates ve patatesi karşılaştırdığımızda hemen dikkatimizi fasulyedeki aşırı üretim düşüşü dikkatimizi çekiyor. Fasulyenin üretimi azaldığından dolayı fiyatının doğal olarak artması gerekir. Ama fasulye fiyatları nisandan itibaren azalıyor ve aynısı biberde de var. Domates, patateste ki durum bunun tam tersi. Buradan çıkan sonuç artışların sebebi üretim düşüşünden kaynaklanmadığıdır.


Pazarcıların Söylediği Doğru Mu?


Pazara gittiğimizde herhangi bir ürünü aldığımızda fiyatının arttığını biliyorsak ve pazarcıya sebebini sorarsak bize bir takım kalıplaşmış sözler söyler. Örneğin “Abi, abla ihracat arttı, fiyatlar bu yüzden arttı.” vb… gibi. Bu söylenenlerin ihracat kısmına bakalım, pazarcıların dediği gibi mi? Yoksa fiyat artışının bahanesi mi?


tablo3


İhracatın genel olarak azaldığı görülmektedir. Domatesin sadece bir ay o da mayısta ihracatı artmış ve domatesin fiyatı 3,4 TL’ye düşmüş (yeşil renge bakın). Pazarcıların söylediği ihracat bahanesi burada tutmamış. Soğan, patatesteyse marta kadar ihracat artmış ve nisandan itibaren negatife dönmüş. Fiyatlar ihracat azalınca düşmesi gerekirken yükselmiş ve aynı şekilde pazarcılar burada da yanılmışlar. Bu kez tablonun “Azalan” tarafındaysa patlıcan var. Mayıs ayında ihracatı artmış (yeşil renge bakın), fiyatlara da artış yansımış (yeşil renge bakın). Pazarcıların tek doğru söylediği yer burasıdır. Hemen aklıma atalarımızın güzel bir sözü geldi: “Bir adama kırk gün deli dersen deli olur.” Pazarcılar ihracat fiyatları artırdı diye diye en sonunda bir ay da olsa artmış. İhracatın genelindeyse en çok artış, azalış %41 ile biber ve -%49 ile soğandadır. Buna göre soğanın fiyatının düşmesi biberin yükselmesi gerekir. Ama tam tersi olmuş. Bu incelemenin sonucu; ihracatın fiyatlar üstünde etki edecek seviyede olmadığı gerçeğidir.


Fiyat Artışlarının Sebebi Tedarik Zinciri


tedarik


Son olarak meyve, sebze tedarik zinciri kalıyor. Grafikten görüleceği gibi ülkemizde tedarik zincirini üretici ve nihai tüketici arasında iyimser varsayımla yedi kere el değiştirerek geliyor. Bu tedarik zinciri aracıların kazandığı ve çiftçinin kaybettiği tedarik zinciridir. Aracıların istediği gibi at oynatmasına ve fiyatları istediği gibi belirlemesine yol açıyor. Bu zincirde çiftçi, tüketici sürekli kaybetmeye mahkûmdur. Eğer üretici kaybediyorsa oradan üretim beklememek fiyatların yükselmesini de maalesef normal karşılamak gerekir. Bunun düzeltilmesi için grafiğin sağ tarafındaki yapıya geçmemiz gerekir. İdeal tedarik zincirinde aracıların payının aynı anda da vergi yükünün düşeceğini gösteriyor. Bu zincire geçmek için tarımın genel sorunu olan örgütlenme ve kooperatifçilik sorununu çözmemiz gerekir.


Bizden Bir Söz: Baş yastığı baş derdini bilmez.

SEBZE FİYATLARI NEDEN YÜKSELİYOR?
iktisadiEKO Logo

GETİRİ (VERİM) EĞRİSİ NEDİR?

Getiri Eğrisi


Getiri eğrisi veya verim eğrisi olarak da bilinmektedir. Getiri eğrisi, bono ve tahvil gibi borçlanma senetlerinin faiz ve vade oranlarının grafiksel görünümündeki ilişkiyi gösteren eğriye verilen isimdir. Bu eğri ekonomideki enflasyon, faiz, yatırım... gibi belli başlı temel göstergeler hakkında bize bilgi verir. Merkez Bankaları bu eğriyi değiştirmeye çalışarak kısa ve uzun vadeli faizleri, beklentileri ve geleceğe dönük hedeflemeleri yapmaya çalışırlar. 2009 küresel kriz sonrasında Merkez Bankaları niceliksel gevşemeye (para basma) başvurmuşlar. Getiri eğrisinin durumunu değiştirmeye çalışmışlar ve bunda da başarılı oldular.


Getiri Eğrisinin Çizimi


Getiri eğrisi çizerken dikey eksende faiz oranları yatay eksende vade oranları yer alacak şekilde çizilir. Türkiye’nin 2018 Mayıs ayı Getiri Eğrisini çizelim;


Tablo Biçiminde;


Getiri Eğrisi Tablo


Grafiksel Çizim;


Getiri Eğrisi Grafik


Getiri Eğrisi’nin Eğimleri


1. Normal Eğimli Getiri Eğrisi (Pozitif Eğimli)


Getiri Eğrisi Normal


Normal eğimli getiri eğrisi adından da anlaşılacağı gibi piyasaların yolunda olduğudur. Bu durumda uzun vadeli borçlanma senetlerinin kısa vadeli borçlanmalardan yüksek olmasıdır. Kısa vadeli faizlerin düşmesi; ekonomide yatırım ve tüketim harcamalarının artması, işsizliğin düşmesi demektir. Yatırım ve tüketim harcamalarının enflasyonu yükseltmesi ve enflasyona dair beklentilerin yükselmesiyle borç verenler uzun vadede tahvillerin riskinin artmasıyla yüksek getiri talep ederler.


2. Yatay Verim Eğrisi (Düz Eğimli)


Getiri Eğrisi Yatay


Yatay getiri eğrisi belirsiz bir ekonomik duruma işaret eder. Kısa vadeli borçlanmaların uzun vadeli senetlerle birbirine eşit veya çok yakın seyretmesidir. Ekonomideki yüksek büyüme sonrası yüksek enflasyona ve yavaşlamaya ilişkin endişelere, Merkez Bankası’nın faiz oranlarını zamanında artırmaması ve bağımsızlığının sorgulanması gibi belirsizlik durumlarını ima eder. Aşırı belirsizlik nedeniyle elinde borçlanma senetleri olanlar enflasyonda bir değişiklik beklememekte ve tüm vadelerde benzer getirileri talep etmektedir.


3.Ters Verim Eğrisi (Negatif Eğimli)


Getiri Eğrisi Ters


Negatif eğimli getiri eğrisi, piyasaların yolunda olmamasıdır. Bu durumda Uzun vadeli borçlanma senetlerinin kısa vadeli borçlanmalardan düşük olmasıdır. Kısacası süre uzadıkça faizin düşmesidir. Kısa vadeli faizlerin yükselmesi; ekonomide yatırım ve tüketim harcamalarının azalması, işsizliğin artması demektir. Yatırım ve tüketim harcamalarındaki azalış, enflasyona dair beklentilerin bozulmasıyla sonuçlanır. Ekonomi için resesyonun (durgunluk) göstergesidir.


Dünya’dan Örneklerle Getiri Eğrileri


Getiri Eğrisi Almanya


Avrupa Merkez Bankası (ECB)  yüzde iki enflasyon hedefine ulaşmak için FED’in gittiği yolu takip ediyor. FED, ECB’ye göre şu ana kadar daha iyi gitmektedir. Çünkü FED faiz artırımlarını yapıyor. ECB ise enflasyonu bulmak için getiri eğrisinin normal eğimli olarak devam etmesini istemektedir. Nitekim Almanya’da enflasyon hedefleri tutmaya başladı. Muhtemelen diğer Avrupa ülkelerinde de enflasyonu yüzde iki seviyelerine kadar bekleyecekler ardından parasal gevşemeyi yavaş yavaş sonlandırıp faiz artırımlarına devam edecekler. Tabii ki getiri eğrisi bu seviyede devam edecek olursa İtalya, İspanya, Yunanistan’ın parasal gevşemenin bitirilmesi ve bu ülkelerdeki toparlanmanın faiz artırımına ne tepki vereceğine bağlı olarak verim eğrisinde herhangi bir terse dönme ihtimalinin yüksek olmasından dolayı ECB’nin elinin FED kadar rahat olmadığıdır.


Getiri Eğrisi ABD


ABD’nin borçlanma kâğıtları bahsettiğimiz getiri eğrisi durumlarından yatay veya düz eğimli verim eğrisine benzemektedir. FED enflasyon hedeflemesi kapsamında faizleri adım adım artırmaya başladı. FED ise planları çerçevesinde bu sene ve önümüzdeki yıllarda da devam edecek. Bununla beraber faizi artırırken verim eğrisinin yatay halini almasından çekinmektedir. Bu durum medyada zaman zaman ABD ekonomisi için durgunluğa girecek uyarılarının yer almasını sağlamaktadır. FED getiri eğrisindeki uzun vadeli faizlerin yükselmesini ve enflasyonun gelmesini bekliyor. Daha doğrusu ekonomik toparlanmayı piyasaları yıkmadan yapmaya çalışıyor. Ticaret savaşlarının bu işin neresinde olduğunu ileriki dönemlerde göreceğiz.


Getiri Eğrisi Türkiye


Türkiye’deki durum yukarıdaki durumların tam tersine, ters verim eğrisine işaret etmektedir. Getiri eğrisine göre enflasyon beklentilerinin düşürülebilmesi için faiz artırımları gerekiyordu ve sonunda geldi. Geçen seneki duruma göre yataylaşma gözüküyor. Buradaki durum MB’sının faizleri artırmamasından ve bağımsızlık sorgulamasından kaynaklanmaktadır. MB’sının faiz artırımları sonrasında verim eğrisi bir ay öncesine göre daha da dikleşmeye başladı. Ancak zamanlama hataları ve bağımsızlıktan uzaklaşma söz konusu olursa, beklenen etkinin tersi bir durum yaratır ve faiz artırmaları enflasyon beklentilerinin kırılması konusunda yeterli olmayabilir.

GETİRİ (VERİM) EĞRİSİ NEDİR?
iktisadiEKO Logo

BÜYÜDÜK AMA YOKSULLAŞTIK

2017 Büyüme

2017 yılında yüzde 7.4 çeyrekler itibariyle I. Çeyrek yüzde 5.4, II. Çeyrek yüzde 5.4, III. Çeyrek 11.3, IV. Çeyrek 7.3 büyüdük. Bubüyüme ile OECD’de İrlanda’dan sonra ikinci, G20’de lider, dünyada on üçüncü olduk.

Üretim Yönünden

Üretim yönünden sektörlerin kendi faaliyet alanı içerisinde tarım yüzde 4.7, sanayi yüzde 9.2, inşaat yüzde 9.2, hizmetler yüzde 8.9, bilgi ve iletişim 12.4, finans ve sigorta yüzde 3.9, gayrimenkul yüzde 2.6 büyüdü.

Bunların büyümeye katkıları; tarım 0.28, sanayi 1.90, inşaat 0.76, hizmetler 2.36, bilgi ve iletişim 0.31, finans ve sigorta 0.13, gayrimenkul 0.19 oranında katkı sağladı.

Burada en çok büyüyen bilgi ve iletişim  ve en fazla  katkı yapan hizmet sektörüdür. Sanayi ikinci sırada geliyor.

Tüketim Tarafından

Türkiye’nin yıl boyunca yaptığı kişisel tüketim yüzde 6.1, devletin tüketim harcamaları yüzde 5.0 oranında arttı. Bu harcamaların büyümeye katkısı kişisel tüketim 3.61, devletin tüketim harcamaları 0.73 oranında katkı sağladı.

Büyümeye en büyük katkı kişisel tüketim harcamalarından geliyor. Bu katkının çoğunluğu hizmetlerden sağlanıyor. Hizmetlerin büyümeye katkısı 2.69, ikinci sırada dayanıksız mallar yani gıda var. Gıdanın katkısı 1.95, en altta dayanıklı malların büyümesi 11.6, katkısı 1.22

Yatırımlarda  İnşaata devam..

İnşaat sektörü yatırımlarındaki yüzde 12.0 büyüme GSYH büyümesine 6.91 oranında katkı sağlamıştır. Asıl Büyümesi gereken yatırımlara makine ve teçhizatta büyüme yüzde 0.7 katkısı sadece ve sadece 0.24 oranında gerçekleşmiştir. Yatırımlarda diğer senelerde olduğu gibi inşaat aslan payını almaya devam ediyor.

Nasıl Büyüdük?

Türkiye ekonomisinde aşırı büyüme oranının arkasında KGF kredilerinin verilmesi,  sosyal güvenlik prim destekleri, vergi oranlarını düşürerek, istihdama devlet destekleri, taşeron işçilere kadro, mali harcamaları artırarak, iç talebin artırılması kısacası genişletici maliye politikası uygulayarak ve para politikasını da buna uyumlu şekilde çalıştırarak büyümüştür. Bu büyüme modeli sonucunda büyümenin hissedilmemesi, enflasyon, yoksullaştırıcı büyüme sorunlarını ortaya çıkarmıştır.

Neden Hissedemedik ?

Kamuoyunda yüksek büyümeyi hissedemedik serzenişleri yükselmektedir. Buna bende katılmaktayım. Bu yakınmaların normal olduğunu verilerden görmekteyiz. 

2017 Büyüme

Büyümeyi hissedemeyenler arasında tarım ve hizmetler sektörü başı çekiyor. 2016 yılında finans ve sigorta sektörü büyümeyi hissedememiş. Tarımda gıda enflasyonunu düşürebilmek amacıyla hububat, bakliyat, saman, canlı hayvan ve kırmızı et ithalatı yapılmasının neticeleri tarımı en çok kaybettirenler arasında zirvede bıraktı. 2017 yılı tarım sektörü açısından ithalatta altın yıl olarak anılmaya başlandı.

Finans ve sigorta kesimi, gayrimenkul sektörü enflasyonun altında kalan çalışan grubu arasında yerini almış. Geçen sene gayrimenkul en iyi kazananlardan olmuş. Nitekim buradaki düşüşün sebepleri konut faizlerinin yükselmesi ile birlikte konut taleplerindeki etki ile satışların azalmasından kaynaklı olduğu anlaşılıyor.

Büyük kayıplar yaşanmasına rağmen sektörler arasında en az ücreti eriyen ve etkilenen kesim arasında inşaat yer almış. Yalnız burada gayrimenkulü etkileyen faiz artışları, inşaat sektörünü gayrimenkul kadar etkilememiş. Bu durumun etkilerini ilerleyen dönemde inşaat kesiminde de göreceğiz.

Büyüdük Ama Yoksullaştık!

Dış ticarette büyümeye ihracat yönünden baktığımızda ihracat büyümesi yüzde 12 2016’da 1.9 ithalatın büyüme oranı yüzde -10.3 geçen sene bu oran yüzde -3,7 farkın bu kadar fazla olması dış ticaretin aleyhimize dönmesinden kaynaklanmaktadır.

BÜYÜDÜK AMA YOKSULLAŞTIK
iktisadiEKO Logo

TEKEL PİYASASI VE TAKSİCİLER

Tekel Piyasası

Tekel kelimesini heceleyerek baktığımızda ‘tek-el’ yani tek elden piyasanın yönetilmesi anlamına gelmektedir. Bunu açarsak; tek elden satıcının, çok sayıda alıcıyla buluşmasıdır. Bu piyasayı anlamanın iki şartı var. Birincisi malın veya hizmetin üreticisi ya da satıcısı tektir. İkinci olarak malın veya hizmetin bir benzerinin üretilmesi ya kısıtlanmıştır ya da imkânsızdır.

Kısıtlamanın yapıldığı piyasalarda rant ortaya çıkmaktadır. Rant kelime anlamı kira demektir. Kira, bir mal veya hizmeti kullanmanın zamana göre değeridir. Rantlar yapay olarak yaratılırsa; ülkede refahın azalmasına, köhne yapıların ortaya çıkmasına, kaynakların ve sermayenin heder olmasına, değişimin engellenmesine sebep olurlar. Rant sahibi çevreler çıkarlarını korumak ve kollamak isterler. Bunu yapmak için yasa dışı işlere; rüşvet, adam kayırma, tehdit, silahla yaralama, insan öldürme… vb. gibi yöntemlere başvurmaktadırlar. Eğer destek alabilirlerse siyasilerin ve devletin bu işlere ön ayak olmasını istemeye kadar gitmektedir. Nitekim bu tür gelişmeler geçmişte birçok olayda yaşanmıştır. Toplumun hemen hemen her kesimini etkilemiştir. Bu türden piyasaların oluşmaması için aksak rekabet eden piyasalara büyümeden müdahale edilmesi gerekir.

Tekel Piyasası Nerede?

Biraz düşündüğümüzde son haftaların gündemindeki taksiciler aklımıza geliyor. Taksi piyasasını incelediğimizde tekel piyasası açık bir şekilde görülmektedir. Belirttiğimiz şartların ikisi de oluşmaktadır. İkincideki kısıtlama devlet eliyle getirilmiştir. Devlet eliyle getirilen sınırlama herkesin kullanılabileceği bir kısım hakların özel kişi ve kurumlara verilmesidir. Buradaki sınırlama hem plaka hem de taksi ücretlerini yapay şekilde yükseltir. Eğer plaka sayısı sabitlenirse sanki altın madeni bulmuşcasına fiyatlar anormal derecede yükselir. Böylesine uygulama çıkar çevrelerinin iştahını kabartır ve rantın olumsuz sonuçlarına sebebiyet verir. 

Taksi Sayısı Yeterli Mi?

Sorunun cevabı HAYIR. Çünkü İstanbul'daki taksi sayıları 52 yıl önce yani 1966 yılında yapılan ihale ile yaklaşık 18 bin, 1991’de buna 500 taksi daha ekleniyor. Bu sayıya bazı rant çevrelerinin de el altından aldığını düşünerek 20 bin dersek yanılmış olmayız. Basit bir hesapla 20 bin taksi 15 milyon kişiye hizmet ediyor. Taksilerin toplam değeri 33 milyar TL. Buradaki bir başka detay ise bizim tekel piyasasında rastladığımız korsan faaliyetlerin oluşmasıdır. Bunun sebebi bir yerde fiyatlar makul değilse orada korsan oluşumlar meydana çıkar. Korsan taksicilerin sayısının 3 ile 5 bin arasında olduğu tahmin ediliyor.

Tekel Piyasası





Görüldüğü gibi 1965 ile 2017 arası 52 yıldır doğal olarak nüfus sürekli artmaktadır. Kişi başına düşen taksi sayısı da buradaki doğallığa ayak uydurmuş ve sürekli azalmaktadır. Nüfusun artması taksi sayısının istikrarlı biçimde artacağı yerde azalmasına rantın altın madenine dönüşmesine zemin hazırlamıştır.

1965’de İstanbul’un nüfusu 2 milyon 293 bin,  bunu 18 bin taksiye oranladığımızda 115 kişiye bir taksi düşüyor.

1990’da İstanbul’un nüfusu 7 milyon 309 bin,  bunu 20 bin taksiye oranladığımızda 365 kişiye bir taksi düşüyor.

2017’de İstanbul’un nüfusu 15 milyon 500 bin bunu 20 bin taksiye oranladığımızda 751 kişiye bir taksi düşüyor.

1965 ile 1990 arası fark 3 kat, 1990 ile 2017 arası fark 2 kata kadar çıkmıştır. Grafikte dikkat çekici nokta ise 1990 ile 2000 arasındaki farkın bariz bir şekilde görülmesidir. Bu fark sizi yanıltmasın! 1995 nüfus verilerinin TÜİK’ in resmi kayıtlarında olmamasından kaynaklanmaktadır. 1965 ile 1990 arasında her beş yılda bir nüfus sayımı yapılmaktadır. 2000’den sonra veriler yıllık olarak görülmektedir.

Bundan sonra,  ‘Sarı’ altın madeninde fiyatların yavaş da olsa gümüşe döndüğünü göreceğiz. UBER gibi şirketler bu altın madeninden pay almaya başladı. Geçmiş yıllarda ‘Sarı’ altın madeni sahipleri devletin desteğini arkalarına almış UBER’ i yasaklatmıştı ve olaylar makul seviyedeydi. Bugün ki durumda, devletin desteği arkalarında yok ve olaylar her geçen gün artarak devam etmektedir. ‘Sarı’ altın madeni sahipleri buna ne kadar dayanıp dayanamayacağını ve devletin ya da bir başka kurumun desteğini arkalarına tekrar alıp almayacağını bize zaman gösterecek.

Bizden Bir Söz: Altın ateşte, İnsan sıkıntıda belli olur.

TEKEL PİYASASI VE TAKSİCİLER
iktisadiEKO Logo

2017 YILI ALTI AYLIK BÜYÜME

Yılın İlk çeyreğinde ekonomi yüzde 5.2 büyüdü. İkinci çeyrekte ise yüzde 5.1 büyüdü. Böylece yılın altı aylık döneminde 5.1 büyüdük.

Yılın ilk yarısında inşaat yatırımları yüzde 14 ve 25 arttı. Makine ve teçhizat yatırımları yüzde 12 ve 8.6 azaldı. Buradaki veriler bize kredilerin makine veya teknolojiye gitmediğini gösteriyor. Sanayide yatırımların artmayışında ki sebeplere baktığımız da kapasite kullanım oranlarında yükselme var ama istenilen düzeyde değil nitekim ilk çeyreğe göre artış var. İkinci olarak yatırım yapacak kişi döviz kuruna ve siyasi istikrara bakmaktadır. Bizim bu yatırımları artırmamız için kurun yılın başındaki gibi değer kaybetmesini önlememiz gerekir.

Dayanıklı Mallarda; beyaz eşya, konut, otomobil,...vb. gibi mallarda büyüme oranı sırasıyla yüzde 3.2 ve 2.8 geçen sene bu oran 0.4 ve 0.5 Buradaki artış geçici KDV indirimleri yapılması ve vergilerin ertelenmesinin büyümeye katkısıdır.

Sektörlerdeki büyümeler, Sanayide büyüme ilk üç aylık dönemde yüzde 6.7 ikinci üç aylık dönemde yüzde 6.3 büyümeye devam etti. İmalat sanayinde durum hemen hemen aynı büyüme oranları orada da var. Burada büyüme talep ve ihracattan kaynaklanıyor. Tarım ve Hizmetler de büyüme devam ediyor. Geçen sene Tarım küçülmüş Hizmetler ise büyüme düşük kalmıştı.

Yılın geri kalanında vergi desteklerinin, sosyal güvenlik primlerinin bitmesini KGF Kredilerinin azalmasını ekonomik aktiviteyi nasıl etkilediğini göreceğiz.

Türk Atasözü:Yarım elma, gönül alma.